Rss Feed
  1. BAŞKA TÜRLÜ BİR ŞEY

    7 Ağustos 2014

    mugla
    Resim yazısı ekle


    Bu (tam anlamıyla) bir tatil postu değildir!

    İzmir sıcağından bunaldığım geçtiğimiz haftasonu, arkadaşlarımın da çağrısına kulak verip, kamp çadırını kucakladığım gibi, soluğu Datça yollarında aldım.
    Zor zamanlardaki en iyi ilaç olan dost, doğa ve deniz 3 lüsüne,  Datça'yı da ben ekledim.

    Kamp dediğime bakmayın, aslında pek de kamp insanı değilimdir. Zaten çok deneyimim de olmadı bugüne kadar. Fakat o sıra başka yer deselerdi de, hiç farketmez kabul ederdim.

    Meğer bu şehir, bu insanlar ve geride kalanlar beni ne kadar bunaltmış... Ne kadar da ihtiyacım varmış...

    Dedim ya, tam anlamıyla bir tatil postu değil bu. Sadece insanın duygusal olarak hissettiklerini doğayla kucaklaması da serde varmış. Gecenin 3 ünde denize girmek (her zaman) sarhoşluktan değil, denize tamamen kendini bırakmasındanmış. En sevdiğin şairlerden birinin yürüdüğü yolları, kafanda dizeleri yankılanırken turlamak en iyi ilaçmış. O son kahvenin bıraktığı telveler, her zaman fal değil, geçmişe sünger çeken kendime, yeniden ve dolu dolu bir merhabaymış.


    bir yıldırım çarpması benim istediğim. 
    okyanusa dökülen nehirin suyunun okyanusa karışması.
    göktaşının paris`te yalnız yürüyen adamın başına düşmesi. 
    bir güneş tutulması benim istediğim. 
    bir aşk tutuşması.
    bin aşktan kaçarken benin rastladığının sen olması. 
    sığamadığım şehirlerin hepsinin bana ev olması. 
    tutuşturulan hüzünlerin lacivert bir gecede bir şarap şişesinde yakılması. 
    başka türlü bir şey benim istediğim. 
    bu çağda olmaz olası. 
    geceye sığmaz yaşanması. 
    gündüzde hep eksik kalması. 
    başka, başka bişey. 
    bir yıldırım çarpması. 
    bir yanardağ faciası.
    öyle bir gelmelisin ki bana ben lal kalmalıyım. 
    kulaklarım duymamalı bir daha başka bir sesi. 
    gözlerim görmemeli başka bir yüzü.
    deste deste biriktirdiğim yalnızlığım yanında erimeli. 
    yüzümde bir sarhoş gülümseme gezinmeli. 
    mevsimler anlamsız, mevsimler şaşkın düşmeli.
    aşk, 
    öyle bir çarpsın ki beni o ben ben olmayayım dediğim gecelerin cevabı olmalı. 
    kaçtığım sokaklardan sana sığınmalı.
    aşkından harap bitap düşmüş olmalı. 
    seni sevmekten, seni sevmekten başka çıkışım olmasa...
    aşk kapımı öyle bir çalsaki benim o kapım bir daha kapanmasa.
    topladığım deniz kabukları sahibini bulsa. 
    gecelerde ve yalnız işlediğim o hatlar bir mana kazansa. 
    mana. 
    manam sana kaysa. 
    senle var olsa bu hayat. 
    ve bir gün yine seninle yok olsa.
    hiçbir taht hiçbir saltanat bana senden başkasını hatırlatmasa. 
    haremdeki cariyeler azad olsa, sultanlık yıkılsa ben sana sığınsam. 
    kaçak bir padişah olarak sadece aşkına sığınsam. 
    bana baksan. 
    beni anlasan. 
    bana baksan. 
    bana baksan.
    sen bana baksan o anlar zamanın hükmünden çıkar. 
    senin gözlerinin değdiği gözlerim öyle bir hal alır ki 
    ne bir daha göreceği şeyler onun için anlamlıdır ne de geçmişinde gördükleri. 
    an hüviyetsizdir artık. 
    an aşka bulanmıştır. 
    an aşkla yıkanmıştır. 
    aşkın değdiği bir şeyin hiç eskisi gibi kaldığını duydun mu sen?
    aşkla eriyen dudaklarının dudaklarıma değmesi nasıl bir ateş yakar bende hiç düşündün mü sen? küresel ısınma dedikleri yanında anlamsız kalır. 
    buzullar erir. 
    bu dünya bir alev topuna döner. 
    gece ve mum ışıkları aydınlatırken odayı. 
    senin aşk kokan bedenin.
    cennetin hangi bahçesinden çalınmış bu topraklar. 
    sırtın. 
    sırtındaki o ben.
    boynundaki ufak izin. 
    hangi cennet bahçesi kokunu taşır? 
    hangi çiçekte hangi koku senin kadar anlamlı olur. 
    gece. 
    ve biz ikimiz birer göktaşıyız. 
    uzayın derinliklerinde birbirimize doğru bilinmez bir hızla seyreden. 
    birazdan tutuşacağız. 
    ve bu tutuşmadan ne sen sağ çıkabileceksin. 
    ne de ben. 
    liman olan aşka nasıl sığınabilirim? 
    nasıl bir kaptanım ki ben bu gemiyi bir türlü kontrol edememekteyim. 
    soğuklarda güvertede yani bu yapayalnız ruhta bir gömlek bir ceket gezinmekteyim.
    istanbul. 
    aşk eğer sen olsa idin. 
    ve istanbul istanbul
    olmasa idi ben onu fetehederdim. 
    adını o şehre verirdim. 
    yüzyıllarca seni bilsinler ve sana aşık olsunlar diye.
    aşk. 
    hangi denizin kıyısındasın sen.
    hangi kumsalda duruyor ayak izin.
    başka türlü birşey benim istediğim.
    bir kadın bir erkek arasında geçen. 
    ve içinde sadece mana bulunan.

    Can Yücel


    can yucel
    Resim yazısı ekle





  2. 2 yorum:

    1. Adsız dedi ki...

      Datça' ya yıllardır gitmeye niyetliyim.. yok hamilelik yok izindi yok bebekdi derken yine bu sene olmadı..seneye inşalllahh

    2. ecefobi dedi ki...

      Ah mutlaka gidilmeli, aklın orda kalacak keza benim kaldı bile :)

    Yorum Gönder