-
SOKAK HAYVANLARI
10 Ağustos 2014
Merhaba
Beni sosyal ağlarda takip edenler bilirler ki, evde 3 adet birbirinden yaramaz kedim var. Her ay da, çok değil sadece 50 TL bütçemden ayırıp, 15 kg mama alarak (eh, her ay mutlaka bir internet sitesinde 15 kg. lık mama indirime girmiş oluyor) sokağımdaki kedileri günde bir defa beslemeye çalışırım.
Benim en büyük kabuslarımdan biri ise, daha dün başını okşadığım ve mamasını verdiğim kediyi ertesi gün ve sonraki günler görememektir. Genelde civarda oturanlardan bir gece sarhoşuna kurban gittiğini öğreniyor olsam da, yine de haber alamadıklarım için belki de iyi bir aileye sahip olduğu temennisini taşımaya çalışırım.
Hayvanseverliğiyle ünlü ve yaşadığım şehir olan İzmir' de, hem de Karşıyaka' da bile işler o kadar kötü ki... İnsanlar ya hayvanları seviyor ya da nefret ediyor. En son apartman yöneticimden, '' bu hayvanları ne diye her akşam besliyorsun, ziyan ve masraf sadece'' cümlesini bile duydum. Çoğu insan için bile bu iş bu kadar basit, sadece ''ziyan ve masraflar''...
Ortada sorunlu bir sistem var ve barınaklar ülkemizde sokaklardan daha içler acısı durumda. İstisnalar arada bazı barınaklarda olsa da, genelde en güçlünün yaşayabildiği bir süreç var.
Kaldı ki zaten belediyelerin en son umursadığı müdürlükleri de, Veteriner İşleri oluyor. 2 yıllık bir belediye geçmişim var ve çalıştığım belediyenin Veteriner İşleri müdürünün, cuma günü saat 16:30 da bildirilen ve ölmek üzere olan bir köpeğe dair söylediği cümle hala kulaklarımda...
''Pazartesi müdürlüğe getirsinler, şanslıysa ve hala yaşıyorsa bakarız''...
İşte halimiz böyle... Yavru halleriyle instagrama fotoğraflarını yüklediğimiz canlar, maalesef 2 gün sonra bir araç altında ya da çoğunlukla açlıktan ölüyorlar. Sokakta doğan yavruların çoğunun 5 aylık bile olmadan öldüğünü biliyor muydunuz?
Yazacak o kadar çok şey var ki... Önemli olansa, neler yapabiliriz kısmı?
*Bitirdiğiniz yoğurt kapları ve yemediğiniz makarna, bezelye, hatta sevmediğiniz pırasayla bir canlının kahramanı o akşam siz olabilirsiniz.
Artık yemeklerinizi çöpe atmayın, çöpün yanına bir kaba koyun.
Kediler bir şekilde çöp karıştırarak şanslarını arayabiliyorlar ama köpekler bunu da yapamıyor...
*Her sabah evden çıkarken bir kap suyu kapınızın önüne koyun.
Komşular rahatsız mı oluyor? Çöpün yanına koyun. Döktüler mi? Bir daha koyun. Onlar vazgeçebilir ama siz kendinizi eve nasıl attığınızı bilmediğiniz bu sıcak yaz günlerinde pes etmeyin.
*Şayet bütçeniz uygunsa, bir kap da mama koyun.
Benim en çok duyduğum cümle şu ''ben hayvan seviyorum ama evde beslemiyorum' tamam, sen yine evde besleme ama madem hayvan seviyorsun neden dışarda beslemeyesin?
İnanın masraflı değil. Ben, başta da belirttiğim gibi yalnızca 50 TL masraf yapıyorum. Aldığım 15 kg mama, çoğu zaman bir sonraki aya bile kalıyor. Hergün en az 10 irili ufaklı kedi benim koyduğum mamayla doyuyor.
*Ben çok meşgulüm, yardımcı olmak isterim ama uğraşamam diyorsanız, çevrenizde bulunan sivil toplum örgütleriyle irtibata geçin. İnternetten eminim 5 dakika içinde, fotoğraflarıyla da güvenilirliği tasdiklenmiş bir sürü örgüt bulacaksınız. İster mama yardımı, isterseniz de klinik yardımında bulunabilirsiniz.
İstanbul'da oturduğum dönem, Göksu Evleri Hayvanseverleri grubuna mama bağışlamıştım. Beykoz Ormanları' ndaki hayvanlara her sabah, üşenmeden mama götüren ve çoğunluğu kadınlardan oluşan bir grup. Mama alıp adreslerine gönderebilirsiniz.
*İşyerinizdeki sorumlularla görüşün.
Sizin için minik ama onlar için dev gibi bir adım. Şimdi her öğlen artan işyeri yemeğiniz çöpe değil de, barınaklara gitse? Bu teklifinizi seve seve kabul edecek, işyerinizden belirteceğiniz saatte artıkları alacak yüzlerce örgüt mevcut. Hem işyeriniz de sosyal sorumluluklar listesine bir yenisini ekler.
*Barınakları ziyaret edin.
Bir canlının yaşam ihtiyaçları karşılansa bile, sevgi ihtiyacı (biz insanların bile) maalesef karşılanamıyor...
Neden bir aile gününüzü piknik yaparak değil de, çoluğu çocuğu alıp, sevgiye muhtaç canların olduğu bir barınakta geçirmeyesiniz ki?
*Eğer bir canlıya ev sahipliği yapacaksanız, bu canlıyı sokaktan ya da barınaklardan edinin.
Petshoplardan asla ama asla hayvan almayın! Bu ticarete ortak olmayın, olmayın ki bu ticaret zayıflasın ve bitsin. Çünkü canın ticareti olmaz, çünkü satılsın diye binlerce km öteden, tuvaletini yapmaması için verilen 2 gram mama ve ilaçlarla gelecek o size.
Çünkü çoğu bu hayvani bile olmayan şartlara dayanamıyor ve yollarda size bile ulaşamadan oraya buraya atılıyorlar.
Bunu kesinlikle siz de reddedin.
Evet sokakta size minnetle bakan kedi ya da köpeğinizin belki uzun tüyleri, güzel gözleri olmayacak ama onu kurtardığınız için size hepsinden daha çok bağlanacak...
*Hayvan sahiplenme kararınızı defalarca düşünün. Bir hayvanın ortalama ömrü 10-15 yıldır. Bu kadar yıl sabırla ona bakabilecek misiniz? Bebeğiniz olduğunda yine onu evde kabul edebilecek misiniz? Tüm bunları düşünün ve gerçekten emin değilseniz, şartlarınız biraz daha uygun olduğunda edinin.
*Bu telefonları kaydedin...
Eğer bir aracın bir hayvana çarptığını ve hayvanın yardıma ihtiyacı olduğunu düşünüyorsanız, 7 gün 24 saat hizmet veren bu numaraları arayın!
Siz yardım edemiyor haldeyseniz bile bu 4 belediyenin ücretsiz böyle bir hizmeti var ve maalesef bu durumlar çok karşılaşıyoruz, kaydedin... Varsa başka ilde bildiğiniz böyle bir hizmet, yoruma ekleyin ki, listeyi güncelleyebileyim...
İstanbul: 0 212 453 7370 ulaşamazsanız 153
İzmir: 0 232 293 3980
Ankara: 153
Adana: 153
Son olarak; görmezden gelmeyin...
Görmezden gelince maalesef onların sorunu yok olmuyor, tam tersi siz görmezden geldikçe onların yaşamı yok oluyor.
Evet, dünyada çok olumsuzluk var, tek sorun hayvanlar değil elbette ki...
Yapabiliyorsanız zaten yardıma ihtiyaç duyan insanlara da yardım edin. Ama bu postun konusu sokak hayvanları, o yüzden bana yeter ki, çocuk esirgeme kurumundaki çocuklarla da ilgili yaz vb. yorumlarla gelmeyin olur mu? Bu gibi sebebini anlayamadığım ve amacını aşan yorumlar, bunun gibi postların altından bir kıyaslama unsuru gibi duruyor çünkü...
Zaten o gibi hayırlar, bir post konusu da olamaz, olmamalı...
Fakat iletmemi istediğiniz çağrılar varsa, benimle iletişime geçin, takipçi sayımın çok olduğu platformlarda seve seve paylaşırım...
Bu yazı bir kişiye bile ulaşsa ve onun ne yapabilirim sorusuna cevap verebilse, benim ve benim gibi düşünler için büyük mutluluk olur...
Gönderen ecefobi zaman: 23:41 | Etiketler: kedi, kopek, sokak hayvanlari, yardim | Bunu E-postayla Gönder BlogThis! X'te paylaş Facebook'ta Paylaş |
Çok gerekli bir konuya değinmişsiniz,onların yaşam hakkını elinden almak isteyenlere inat daha çok bir ve beraber olunmalı,onlar hayatta kalabilmek için bize muhtaçlar.Hayvan sevgisini herkese aşılamak ve bu konuda herkesi duyarlılığa davet etmek gerek,yüreğinize sağlık,sevgiyle kalın ;)
Kesinlikle haklısınız, bu yuzden hayvanlarla ilgili postlara bundan sonra da sıkça yer vermeye çalışacağım.
Çok sevinerek aynı oranda duygulanarak okudum . Hayvanların en büyük derdi onları sevmeyen insanlar , hadi sevmesinler neyse de zarar vermesinler. Benim de evde 3 hayvan dostum var. Sokağımızda da 4 köpeğimiz vardı malesef yazlıkçıların şikayetleri sonucu 3 barınağa götürüldü , yazarken bile burnumun direği sızladı :(
reğine sağlık canım
mama koyarken size delirmişsimiz gözüyle bakan cahil insanları görmezden gelmeye alıştım. insanın içinde o sevgi kalbini yumuşatıyor ne çok şey kaçırıyorlar sevgi bilmez zavallı insanlar
sevgilerimle
Canlar işte senin, benim gibi... Sessiz kullar... İnşallah birgün onların da zarar görmeyeceği, bir kedinin ya da köpeğin toplum baskısı olmadan rahatça evimizde-sokağımızda olabildiği günler de gelir...
Evet resmen deli gibi bakıyorlar aslında cok normal olan bu davranış bile yargılanıyor, kendileri beslemiyorlar tamam ama besleyene de hep kulp... Ne yazık
bir apartman toplantısında, kışları apartmanın kapısı açık tutalım hayvanlar için demiştim. 38 haneden sadece 2 hane kabul etti. bıraktığım su kaplarına alt kattaki esnaf küllük muamelesi yaptı. bu sorunun cahillikle falan alakası yok bence, tamamen vicdan sahibi olmakla ilgili. hatta bazen çocukların bile yaptıklarını aklım almıyor. nasıl bir nefretle büyütülüyor bu çocuklar hayret ediyorum.
Ailenin yönlendirmesi cok önemli, simdi cogu aile aaa dokunma ısırır, aaa dokunma hastalık kaparsın seklinde tepki verdigi icin, maalesef cocukların zihninde hastalıklı bir canavar haline geliyor bu güzellikler... 1.5 yasındaki yeğenim deli oluyor hayvanlara, 8 yasındaki yeğenim nihayet annesini ve babasını ikna etti ve bugun itibariyle bir can daha aile sahibi oldu. Düşünsene eskiden evde olmasa da her kapının bir kedisi köpeği vardı. Su an kentsel dönüşümün yaşandığı bir muhitteyim ve gecekondu diye tabir ettigimiz evlerin hala kapısının önünde artık o gun Allah ne verdiyse o aileye ona da pay düşen bir kedi kopek var ama inan hepsinde. Oysa yanıbaşındaki apartman sakinleri kedi kopek görünce deliriyor... Boyle de bir durum var